Poligraf makinesinin tanımına, gerçek olup olmadığına ilişkin bilinmesi gerekenlere değiniyoruz. İşte poligraf makinesine ilişkin tüm detaylar…
Daha çok Hollywood filmlerinde gördüğümüz poligraf makinesinin karşılığı yalan makinesidir. Ancak yalan makinesi terimi doğru bir ifade değildir çünkü bir insanın yalan söylediğine kesin olarak kanaat getirmek poligraf makinesi ile mümkün değildir. Halk arasında yalan makinesi olarak tabir edilen poligraf makinesi, bir kişinin nefes alış düzeninde ve kan basıncında meydana gelmekte olan değişikleri kaydetmekte ve bunun yanı sıra avuç içerisinde oluşan terlemeyi gözlemlemekte, böylece kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlamaya çalışmaktadır. Yalan söyleyen bazı insanlarda davranışsal ve fizyolojik değişiklikler daha belirgindir. İşte poligraf makinesi bu değişiklikleri algılamak konusunda özel olarak geliştirilmiştir.
Angelo Mosso tarafından solunum ve kardiyovasküler tepkilerin ölçülmesi için 1878 yılında pletismo/graf isimli bir cihaz icat edilmişti. Söz konusu cihaz, kişilerin sorgulandıkları sırada fizyolojik reaksiyonlarını araştırmakta kullanıldı. Bazı bilim insanları da bu plestimograf üzerinde detaylı çalışmalarda bulundu. Kanadalı psikolog John A. Larson ise, 1921’de Californa Berkeley Polis Departmanı için çalışırken poligraf makinesinin bir versiyonunu ortaya koymuştur. Söz konusu geliştirmiş olduğu cihaza Yunanca kökeni ‘’polýgraphos’’ olan, Türkçesine ‘’çok yazı’’ diyebileceğimiz poligraf ismini vermiştir. Leonarde Keeler ise 1938’de galvanik cilt tepkisini ölçebilmek maksadıyla cihaza sensörler ekleyip cihazın geliştirilmesi yönünde etki sağlamıştır.
Günümüzün modern poligraf makinesi dijital yapıda olsada makinenin analog versiyonuyla aynı sensörlere sahiptir fakat verileri değerlendirme için farklı bir algoritmadan yararlanmaktadır ve veriler bilgisayar programlarıyla çizilir.
Poligraf makinesi nasıl çalışır?
Poligraf testine göre kişiye dört adetten on altı adede kadar sensör bağlanmaktadır. Poligraf makinesi sensörlerden gelmekte olan çoklu sinyallerin, tek bir hareketli kağıt şeridine grafik olarak kaydını yapmaktadır ve sensörlerin kaydettiği veriler genel itibariyle nefes düzeni, nabız, kan basıncı, avuç içinde terleme gibi verilerdir. Bunun yanı sıra kol ve bacak hareketleri de kayıt altına alınmaktadır.
İlk çalıştırıldığında soruların sorulduğu kişinin sinyallerinin düzeninin belirlenmesi için birkaç tane basit soru sorulmaktadır ve ardından asıl testin amacı olan sorular yöneltilmeye başlar. Bu sırada poligraf makinesini denetleyen kişi grafiklere bakmakta ve belirtilerin önemli ölçüde değişip değişmediğini gözlemlemektedir. Kişinin sorulara cevap verirken kalp atışlarının hızlanması, tansiyonunun artması ve daha çok terlemesi yalan söylediğine işaret olarak algılanır. Yine de her insan yalan söylediği zaman aynı tepkileri vermeyeceği için veyahut bazı insanların genetik olarak daha fazla terlemeye ve daha hızlı kalp atışına sahip olabildikleri için testin yüzde yüz güvenli olduğu düşünülemez. Bunun yanı sıra makinenin zayıf noktalarını bilen eğitimli kişiler makineyi kandırabilmektedir. Bazı kişiler makineye girmeden önce makineye gireceklerinden haberdar olabilir ve ilaç kullanabilirler. Fakat ilaç kullandığına yönelik testler günümüzde kolaylıkla yapılabilmektedir.